Roma Belediyesi’nin de katkısıyla 3 Yıl Evvel hayata geçirilen ‘Kamyon Operası’ (Opera Camion) isimli proje, bir kamyonun dorsesinin sahne haline getirilerek kentin meydanlarında ve kıyı mahallelerinde operayı halkla buluşturmayı kapsıyor. Operayı görkemli salonlardan çıkarıp düşük gelirli bölüme de ulaştırma hedefiyle başlatılan projedeki eserler, Murat Can Güvem’in de bünyesinde bulunduğu, genç sanatkarlara dayanağa yönelik Fabbrica ‘Fabrika’ (Fabbrica) isimli programın üyeleri tarafından sahneleniyor.
Sokak versiyonunda Ira sayısı ve müddeti düşürülen, sahne tasarımı sadeleştirilen yapıtları halk, meskenden getirdiği sandalyelere ya da çimenlere oturarak, ailece parasız izleyebiliyor. Opera kumpanyası bu yıl, 30 Haziran’a kadar beş temsilin yapılacağı Gioachino Rossini’nin ‘Sevil Berberi’ni sahneliyor. Yaklaşık üç yıldır Teatro dell’Opera’da birçok Değerli yapıtta sahne Meydan Güvem, Kont Almaviva rolünü üstleniyor.
Üniversiteye hazırlanırken sesini ayrım eden Güvem, lisedeyken Samsun 19 Mayıs Üniversitesi’nde Türk Sanat Müziği kulübüne katılmasının akabinde bu kentte o devirde açılan opera meskeninde ve sonrasında Özel derslerle opera eğitimi almaya başladıb Operaya ilgisi artarak devam eden Güvem, aldığı bir Davet üzerine İtalya’ya gelmiş ve bunun akabinde Teatro Dell’Opera’nın milletlerarası genç şancıları opera hayatına hazırlayan Fabbrica projesine, 800 adayın katıldığı elemelerde 18 şancı ile Bir arada dâhil olmayı başardıb.
“Bu aslında bir Yetenek fabrikası projesi. Bunun sayesinde birçok Kıymetli isimle çalışma fırsatım oldu” diyen Güvem, rejisör Fabio Cherstich’e ilişkin olan Opera Camion fikrinin nasıl doğduğunu şöyle anlatıyor:
“Operayı yeni bir seyirci kitlesine ulaştırmak üzerine yola çıkmış bir proje. Bir TIR, bir meydana, boş alana geliyor ve bir opera sahnesine dönüşüyor. çok olağan bir sistemde, hiçbir kulisimiz olmadan hazırlıklarımızı yapıyoruz. Büsbütün operayı halka tanıtmak üzerine bir proje. Aslında bu Opera Camion’un kültürel açıdan katkı sağlamasının dışında bir de toplumsal mesuliyet projesi olduğunu söyleyebiliriz. Zira hatırlarsanız bir Amatrice (2016) zelzelesi yaşandı ve biz depremzedelere, Yine bu kamyonla Don Giovanni operasını sergiledik, cümbüş amaçlı”.
Bugüne kadar Fazla hoş yansılarla karşılaştıklarını anlatan genç tenör, “Kostümlerimiz, sahnede kullandığımız aparatlar büsbütün opera kültürünün dışında, göze aşina olmayan, operada karşımıza çıkmayan şeyler. Böylelikle halkın Fazla dikkatini çekiyoruz” diye konuşuyor.
Bir diploma sahibi olabilmek için İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitirse de operaya yönelen ve maksatları açısından hoş bir noktada bulunduğunu, Fabbrica projesinin kendisine Fazla katkısı olduğunu lisana getiren Güvem, İtalya’nın birçok kentinde de sahne aldı.
Mesleğine Almanya’da devam etme isteğini Anlatım eden Murat Can Güvem, memleketler arası seviyede fırsatlar yakalamaya çalıştığını belirtiyor. Operanın büsbütün İtalyan menşeli bir sanat kısmı olduğunun söylenebileceğini Anlatım eden Güvem, kelamlarını şöyle sürdürüyor:
“Tabii ki birçok okulu var; İtalyan, Alman, Rus okullarından da bahsedebiliriz. Ben buna bir yenisini daha eklerim; Türk ekolü opera sanatına dâhil olmaya başladı. Olağan ki bunu birinci başaran değerli divamız Leyla Gencer oldu. Biz de onun ışığında, onun açtığı yolda devam ettirmeye çalışan genç şancılarız. Çok hoş reaksiyonlar alıyoruz. Biraz sayımız az olabilir ancak biz de yavaş yavaş bu opera sanatının içine dâhil olmaya, ismimizi duyurmaya efor gösteriyoruz ve bunu da başarıyoruz gibime geliyor.”
Yorum Yok